Türkiye genelindeki binaların yüzde 40’ının yıkılıp yeniden yapılmasının ya da güçlendirilmesi gerektiğini belirten Cansız, “Güçlendirilecek binaların projeli olması lazım. Ruhsatlı, iskanlı bir binaya güçlendirme yapılmalı. Projesi yoksa bir binanın güçlendirme yapamazsın. Senin kolonlarında ne olduğunu bilmiyorsak, kolonlar arasında ki mesafeyi bilmiyorsak, kolonlarda kullanılan demirlerin oranını bilmiyorsak, kullandığın betonun dayanımını bilmiyorsak güçlendirme yapamazsın. Bu özelliklere sahip olmayan binalara güçlendirme yapılmaması gerekir. O binaların yıkılıp yeniden yapılması gerekir. Güçlendirme çalışması iyi ve doğru bir şekilde yapıldığında çok iyi sonuçlar veriyor” dedi.
Dünya üzerinde yaşayan nüfusun büyük bir kısmının yaşamları boyunca küçük şiddetli de olsa depreme maruz kaldığını belirten İstanbul Arel Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Sinan Cansız, “Türkiye’de Kullanılan Deprem Yönetmeliklerinin Özellikleri ve Eşdeğer Yatay Deprem Yükü Hesabının Değişimi” konulu bir araştırma yaptı.
Nüfusun büyük çoğunluğu deprem riskinde
AFAD istatistikleri incelendiğinde İstanbul ve çevresinde 50 yıllık aralıklarla şiddetli, 250 yıllık aralıklarla da çok şiddetli depremlerin meydana geldiğini belirten Cansız, “Depremin sürekli olarak meydana geldiği ülkemizde deprem hakkında yapıların tasarımı için kullanılan çeşitli yönetmelikler hazırlanmış” dedi.
Türkiye’de yaşayan nüfusun büyük çoğunluğu deprem riskinde olan bölgelerinde yaşadığını belirten Sinan Cansız, “Bu bölgede yaşayan insanların kullandığı yapılar zamanla oluşan depremler sonrasında çeşitli hasarlara maruz kalmıştır. Bu oluşan hasar sonrasında yapıların önemine göre güçlendirme veya yeniden yapım gibi seçeneklere göre karar veriliyor. Yapıların yıkılıp yeniden yapılması ülke ekonomisine olumsuz etkiye neden oluyor. Yapıların imal edildiği dönemlerde kullanılan yapı tasarım veya deprem yönetmelikleri yapıların değerlendirilmesinde çok önemli” diye konuştu.
1940 yılından 2018’e kadar çıkarılan deprem yönetmeliklerini inceleyen Dr. Sinan Cansız, “Geçmişten günümüze deprem yönetmelikleri incelendiğinde, ilk yayınlanan yönetmeliklerin deprem karakteristiklerinin yapıya yansıtılmasında yeterli başarılı olmadığı bilinmektedir. İlk yayınlanan yönetmeliklerde yapıya etki eden toplam yatay deprem yükü basit formülasyon ile tanımlanmışken, 2018’de ise çeşitli yöntemler ve birçok parametreye bağlı olarak açıklanmıştır. İlk yönetmeliklerde yapının taşıyıcı sistem türü, deprem yönü gibi parametreler dikkate alınmadan hesap yapılmaktaydı. 2018 yılında yayınlanan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinde (TBDY 2018) binaların deprem performanslarının belirlenmesi amacıyla doğrusal ve doğrusal olmayan hesap yöntemleri ortaya konmuştur” ifadelerini kullandı.

Denetimsiz binalar
Yaptığı bu çalışma kapsamında Türkiye’de kullanılan deprem yönetmeliklerinin özellikleri ve yapıldığı dönemdeki yapı sayısının incelendiğine değinen Sinan Cansız, “1939 Erzincan depreminden sonra başlayan deprem yönetmelikleri ilk zamanlarda; eşdeğer yatay deprem yükünü bina ağırlığının belirli yüzdesi alınacak şekilde kaba olarak hesaplamıştır. Sonrasında zemin etkileri ve bina önem katsayısı da dahil edilerek daha kapsamlı hesap yöntemlerine geçilmiştir. İlk çıkan yönetmelikler yığma ve ahşap yapıların tasarım ve uygulama kriterlerini içermiştir. 1968 yılındaki yönetmelik itibariyle betonarme yapılar deprem yönetmeliklerine girmiştir.
Bu açıdan bakıldığında 1968 öncesi betonarme yapıların deprem yönetmeliği ve tasarım kriterleri olmadan inşa edildiği düşünülebilir. 1998 öncesi yapıların projeleri incelendiğinde birçok binanın fazla katlı, deprem hesabı olmadan, projesi olmadan veya projesine aykırı şekilde imal edildiği görülmüştür. Türkiye’deki bina sayıları incelendiğinde 2000 öncesi inşa edilen yapı sayısının toplam yapı stokunda yüzde 60’ın üzerinde dilimde olduğu tahmin ediliyor.
Bu yapıların deprem yönetmeliğine uygun olmadan, denetimsiz ve hazır beton kullanılmadan inşa edildiği düşünülürse, depreme karşı dayanıksız olacağı tahmin edilmekte. Türkiye’nin her bölgesine dağılmış olan bu yapıların bölge fark etmeksizin yenilenmesi gerekir. En temel sonucu olarak Elazığ-2020 ve İzmir-2020 depremlerinde meydana gelen can kayıplarının büyük kısmı 2000 öncesi yapılan yapılarda meydana gelmiştir.
Mevcut yapıların performans analizinde veya güçlendirilmesinde TBDY-2018 yönetmeliğine göre yapılmasına rağmen, mevcut yapının inşa edildiği dönemdeki koşulları bilmek, statik analizi yapacak mühendis için önem arz etmektedir. Hangi elemanın hangi koşullarda tasarlandığının bilinmesi, güçlendirilmesi gereken elemanların tespitinde yardımcı olacaktır. Bu açıdan mevcut yapıların performans analizinde ve güçlendirilmesi önceki yönetmeliklerin sektörde bilinmesi önemlidir” diye konuştu.
Binaların yüzde 40 güçlendirilmeli
İstanbul’daki binaların yüzde 40’ının yıkılıp yeniden yapılması ya da güçlendirilmesi gerektiğini savunan Sinan Cansız, bu oranın Türkiye genelinde de aynı değere sahip olduğunu belirtti. Zaman ve maliyet açısından yıkılıp yeniden yapılmasının zaman alabileceğini ifade eden Cansız, hızlı bir şekilde onarılabilecek olan yapıların güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Güçlendirilecek binaların projeli olması lazım. Ruhsatlı iskanlı bir binaya güçlendirme yapılmalı. Projesi yoksa bir binanın güçlendirme yapamazsın. Senin kolonlarında ne olduğunu bilmiyorsak, kolonlar arasında ki mesafeyi bilmiyorsak, kolonlarda kullanılan demirlerin oranını bilmiyorsak, kullandığın betonun dayanımını bilmiyorsak güçlendirme yapamazsın. Bu özelliklere sahip olmayan binalara güçlendirme yapılmaması gerekir. O binaların yıkılıp yeniden yapılması gerekir. Güçlendirme çalışması iyi ve doğru bir şekilde yapıldığında çok iyi sonuçlar veriyor” dedi.