Su savaşları kapımızda… Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, Türkiye’nin su sıkıntısı çeken dünyadaki 32. ülke olduğunu söylüyor.
Sanıldığı gibi su zengini bir ülke değiliz.
“Bugün ne kadar rahat yaşıyorsak yaşayalım, su sorunu er ya da geç bizi de etkileyecektir” diyor OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir. Çok yakın bir tarihte su yüzünden dünya üzerindeki dengelerin çok hızlı bir şekilde değişeceğini ifade eden Prof.Dr. Yusuf Demir, araştırmaların küresel iklim değişimi ve su sorununun böyle devam etmesi halinde 2050 yılına kadar ekosistemlerin geri dönüşü olmayan noktayı geçeceğini dile getiriyor ve çalışmaların ulusların ve uluslararası düzenin çöküşü ile birlikte toplumsal ve küresel seviyelerde kalıcı acil durum senaryolarının meydana geleceğine işaret edildiğini aktarıyor. Küresel düzeydeki göç hareketlerinin İkinci Dünya Savaşı dönemindekinden çok daha büyük olacağının ileri sürüldüğü kaydederek su savaşları konusuna dikkat çekip şunları söylüyor:
İçilebilir Suyu Kaybetmemiz Kaçınılmazdır
“Birleşmiş Milletlerin hazırladığı son rapora göre bin bir farklı yolla gezegendeki kaynaklara ve doğal yaşama geri dönüşü olmayacak şekilde zarar verildi. Bu sürecin sonunda solunabilir havayı, içilebilir suyu ve verimli toprakları kaybetmemiz kaçınılmazdır. 21. yüzyılın başlarında biyolojik koruma politikaları klasik şekilde pandalar, kutup ayıları ve daha az ‘medyatik’ canlılar ve bitkiler üzerinde yoğunlaşıyordu. Ancak yapılan çalışmalar ve hazırlanan raporlar son 20 yılda konunun insanoğlunun kendi neslini koruması noktasına geldiğini göstermekte.”
Türkiye Su Sıkıntısı Çeken 32.Ülke
Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün (WRI) hazırladığı ‘su riski’ raporuna göre, dünya nüfusunun en az dörtte birinin aşırı derecede susuzluk çektiği, birçok ülkede çeşme suyunun dahi verilemeyecek derecede kuraklık yaşandığı ortaya konulduğunu dile getiriyor Prof.Dr. Yusuf Demir. “Araştırma verilerine göre yapılan listede Türkiye en çok su sıkıntısı çeken dünyadaki 32’inci ülke olarak tanımlanmakta” dilerek şöyle devam ediyor:
“Bunun yanında, yapılan haritalama çalışmalarında Türkiye topraklarının yarısında aşırı yüksek ya da yüksek derecede su sıkıntısı çekildiği tespit edilmekte. Dünyada iklim değişikliğinin en çok etkilediği bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer alan Türkiye’de, kuraklık tehlikesi her geçen yıl daha fazla hissedilmekte. Ülkenin önemli bölümünde kar ve yağmurun düzensiz yağması veya yeterli yağışın düşmemesi, hem tarım üreticilerini hem de iklim uzmanlarını endişelendirmekte.
Su savaşları çıkabilir
Araştırmalar dünyada yaşanan su sıkıntısını gidermek için 3 önemli konuya dikkat çekilmesi gerektiğini gösteriyor. Bunlar, tarım için gerekli suyun daha randımanlı kullanılması, şehirlerde boru şebekeleri arasına temiz su havzaları inşa etmek ve suyun da tıpkı kağıt ve plastik gibi yeniden geri dönüşümünü sağlamak. Suya erişim, her insanın onuru için hayati bir haktır. Yine de milyarlarca insan bu haktan hala mahrum kalmaktadır.”
Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişme Raporu
– 1 milyar insan evinde temiz, güvenilir içme suyu olmadan yaşamını sürdürmektedir.
– Dünya üzerinde her dört ilköğretim okulundan birinde, çocuklara temiz içme suyu sunulamamakta, çocuklar ya temiz olmayan su içmekte ya da okullarında su içmemektedir.
– Her gün 5 yaşında altındaki 700’den fazla çocuk, güvenli olmayan su tüketimi ve kötü hijyen koşullarına bağlı olarak ishalden hayatını kaybetmektedir.
– Küresel olarak, güvenli olmayan ve korunmasız su kaynaklarını kullanmak zorunda kalanların %80’i kırsal alanlarda yaşamaktadır.
– Küresel ölçekte, güvenli olmayan kaynaklardan su içenlerin yarısı Afrika’da yaşıyor. Sahraaltı Afrika’da nüfusun sadece yüzde 24’ünün güvenli içme suyuna erişimi bulunmaktadır.
– İçme suyu olmayan her 10 haneden sekizinde su temininden kadınlar ve kızlar sorumludur.
– 2017 yılında çatışma ve baskılar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan 68,5 milyon insanın güvenli suya erişiminde de sorunlar yaşanmaktadır.
– Yaklaşık 159 milyon insan içme suyunu, havuzlar ve akarsular gibi her türlü çevresel kirliliği açık yüzey sularından temin etmektedir.
– Dünya çapında 700 milyon insan 2030 yılına kadar şiddetli su kıtlığı ile yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir.
– Doğal çevrenin bozulması ve küresel su kaynakları üzerindeki sürdürülemez baskının mevcut haliyle devam etmesi durumunda, 2050’ye kadar küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 45’i ve küresel tahıl üretiminin yüzde 40’ı risk altında olacaktır. Bu durumdan yoksul ve marjinal nüfus orantısız bir şekilde etkilenecek, halihazırda artan eşitsizlikler daha da şiddetlenecektir.
Su Savaşları…
Dünyada nüfusun hızla artmasının ve suların kullanımının farklılaşmasının, gelecekte suya ihtiyacın çok daha fazla olacağının göstergesi niteliğinde olduğunu kaydeden Prof.Dr.Yusuf Demir, petrol ve doğalgaz kaynakları yerine su kaynakları için savaşların yaşanacağı iddiasının 1990’lı yılların sonunda dünya kamuoyunun gündemini yoğun bir şekilde meşgul ettiğini hatırlattı. “Özellikle enerji üretimi ve tarımsal üretim konularında önemi tartışılmaz olan nehirlerin paylaşımı meselesi, önümüzdeki dönemde Ortadoğu’daki birçok siyasi pazarlığı etkileyen kritik gündem maddelerinden biri olacaktır” ifadelerini kullan Prof.Dr. Yusuf Demir, “Enerji elde etmek üzere kullanımının yanı sıra su; içme suyu ve tarımsal üretim açısından da hayati önem arz etmektedir. Türkiye 2023 yılına yönelik öngördüğü hedeflerle uluslararası sisteme ‘Ben de varım’ mesajı verirken, bölgesindeki gelişmelerde üst sıralara çıkacak olan su kaynaklarına yönelik politikaları öteleme lüksüne de sahip değildir. Suriye ve Irak’ta yaşanan siyasi krizlerin çözülememiş olması, en azından bugün için su konusunda iş birliği içerisinde hareket edilebilen alanı oldukça daraltmaktadır. Fakat her koşulda suların paylaşımı öncelikli konu olacaktır ve bölgede uzlaşma zemini sağlandığı andan itibaren konuyla ilgili barışçıl müzakere fırsatlarının oluşturulmaya çalışılması gerekmektedir” diyor.