Cemil Meriç, yazdığı ve çevirdiği güçlü eserlerle, kendine has üslubuyla, 43 yaşında görme yetisini kaybeden dramatik hayatıyla, fikirleriyle edebiyat ve düşünce dünyasında önemli bir mihenk taşı.
Yazdığı ve çevirdiği onlarca eserle, Türk edebiyatı ve düşünce dünyasında önemli bir yere sahip olan bir mütefekkir Cemil Meriç.
Cemil Meriç : 4 yaşında okumayı söktü
Hüseyin Cemil Meriç, 1912’de Meriç Nehri yakınlarında bulunan Dimetoka’dan Antakya’ya göçmüş bir ailenin çocuğu olarak doğdu. 12 Aralık 1916’da Reyhanlı’da doğan Cemil Meriç, 4 yaşında okumayı söktü.
İlk ve orta öğrenimini Arapça, Fransızca, Kur’an, tecvid, ahlak eğitimi de aldığı Reyhanlı Rüştiyesi’nde tamamladı. O yıllarda Fransız idaresindeki Antakya’ya gitti. Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’nde okudu.

Okuduğu lise için ‘benim üniversitem’ dedi
Sonraki yıllarda “benim üniversitem” dediği lisede divan edebiyatıyla tanıştı. Kılavuzu Ali İlmi Fani’ydi. Lisede Fransız ve Türk hocalardan özel ders aldı.
İlk yazısı “Geç Kalmış Bir Muhasebe”, 1933’te Yenigün gazetesinde yayımlandı. Öğretmenleri arasında Nurullah Ataç ve Reşat Ekrem Koçu’nun da bulunduğu İstanbul Pertevniyal Lisesi’nde eğitim gördü.
İdam talebiyle yargılandı ama beraat etti
Ekonomik sorunlarla boğuşan, geçim sıkıntısı yaşayan Cemil Meriç, geçici işlerde çalıştı. 1939’da Hatay hükümetini devirmek iddiasıyla tutuklanıp Antakya’ya götürüldü. İdam talebiyle yargılandı. İki ay sonra beraat etti. Zaten Hatay aynı yıl 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katıldı.
Üniversiteyi bitiremedi. Okuduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olamadı, diploma alamadı. Çünkü okuldan daha çok kütüphanede bulunuyor, günlerini derin okumalarla geçiriyordu.
Cemil Meriç 43 yaşındayken gözleri görmez oldu
Görme problemi yaşadı. Geçirdiği ameliyatlar da problemine çare olamadı. Henüz 43 yaşındayken görme yetisini kaybetti. Buna rağmen edebiyatla uğraşmaktan vaz geçmedi.
Vefat ettiğinde 71 yaşındaydı
Çevresindekilere okuttuğu kitapların haricinde, Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirdi, yardımcılarına yazdırdı. Türk edebiyatının mihenk taşlarından olan Cemil Meriç, 13 Haziran 1987’de 71 yaşındayken hayata veda etti.
Eserleri;
Deneme, İnceleme;
Bu Ülke, Umrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Mağaradakiler, Hint Edebiyatı (Bir Dünyanın Eşiğinde), İdeoloji, Kültürden İrfana, Jurnal I-II, Bir Facianın Hikayesi, Sosyoloji Notları ve Konferanslar, Saint Simon-İlk Sosyolog İlk Sosyalist, Işık Doğudan Gelir
Çevirileri;
Otuzundaki Kadın, Hernani, İslam’ın Mirası-Köprüden Düşenler, Ziya Gökalp Türk Milliyetçiliğinin Temelleri, Onüçlerin Romanı-Altın Gözlü Kız, Onüçlerin Romanı-Ferragus, Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti, Dillerin Yapısı ve Gelişmesi (Berke Vardar ile birlikte), Maion de Lorme, İslam’ın Mirası – Batıyı Büyüleyen İslam

Mutlaka Tanışmanız Gereken Eserleri
Bu Ülke
İletişim Yayınları
339 Sayfa
Bir çağın, bir ülkenin vicdanı olmak isteği Cemil Meriç’in bütün çabasına her zaman yön vermiştir: “Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği.”
Kültürden İrfana
İletişim Yayınları
493 Sayfa
“Kültür, Batı’nın düşünce sefaletini belgeleyen kelimelerden biri: kaypak, karanlık, samimiyetsiz. Tarımdan idmana, balıkçılıktan medeniyete kadar akla gelen ve gelmeyen düzinelerce mânâ. Kelime değil, bukalemun. İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır, önyargıların ve yalanların. Kültür, irfana göre, katı, fakir ve tek buutlu. İrfan, insanı insan yapan vasıfların bütünü. Batı, kültürün vatanıdır. Doğu, irfanın.”

Mağaradakiler
İletişim Yayınları
287 Sayfa
Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? Bu iki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan / entelektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz? Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız varsa, zaman eksenine düşünce mesaisi düşürebiliyorsanız, bu kavramlar üzerine kafa yorarsınız, bu sorulara cevap ararsınız, ufuk ararsınız. Cemil Meriç’in “hakikatte içi de, dışı da bir” mağarayı anlattığı kitap, Mağaradakiler, bir “geniş ufuk” kitabı.

Haftanın Tavsiyeleri
Balıkçı ve Oğlu
Zülfü Livaneli
İnkılap Yayınları
140 Sayfa
Zülfü Livaneli, son yılların en can yakıcı ve büyük dramı “göçmenliği” balıkçı Mustafa, Mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. Özellikle o güne dek sıcak evlerinde televizyondan izledikleri haberlerden aşina oldukları ölü insan bedenleri ve yarı ölü bir bebek evliliklerinin tam ortasına düşerek bir bomba etkisi yaratıyor; aile ilişkilerini bambaşka bir çehreye büründürüyor. Balıkçı ve Oğlu, Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Bunun ötesinde göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü; kısacası “deryaya yakın, dünyadan uzak” yaşamlarını odağına alıyor.

Küçük Ağaç’ın Eğitimi
Forrest Carter
Say Yayınları
280 Sayfa
Üstelik klasikleşmeye aday, çağdaş bir anlatıyla hüzünlenmek, coşmak, duyarlığınızı çoğaltmak; yitirilen insani değerlerin önünüze bir bir serildiğini ve damarlarınız da ki kanın zapt edilmez biçimde kaynaştığını duyumsamak ister misiniz? Heidi’den Küçük Prens’e Anna Frank’tan Martı’ya Şeker Portakalı’ndan, Kardelen’e çocuk duyarlılığının insanları nasıl sevecenlikle ve sevgiyle doldurarak sarstığına tanıklık ettiniz mi? Öyleyse, hüzünlenmeye, coşmaya, sevgiyle dolmaya ve sarsılmaya bir kez daha hazırlanın. Çünkü, insanın özgürlük arayışının yeni bir simgesi olarak kabul edeceğiniz çağdaş bir insan destanını okuyacaksınız. Körleştirilen, duyarsızlaştırılan bir dünyada, insani duyarlığın görkemli direnişini okuyacağınız Küçük Ağaç’ın Eğitimi ile yaşamı okumanın ve okuyarak yaşamanın keyfini çıkaracaksınız.

Ah’lar Ağacı
Didem Madak
Metis Yayınları
76 Sayfa
2011’de 41 yaşındayken öldü Didem Madak; ayrıca annesinin erken ölümünü kendine ah eden şair geride bir kız çocuğuna erken ölmüş bir anne şair bırakarak… Bunu bu ay yeniden basılan üç şiir kitabını birer birer karıştırırken öğreniyorum ve düşünüyorum, şairlik belki de kuşaklar boyu süren bir laneti yeniden yeniden yaşamak, ya da o tuhaf şair duyarlığından yeni bir lanet yaratmak… Kim bilebilir, yine şairlerden başka…