7.Sanat, sanat mıdır? Ne zaman bu soruyu bir yerde duysam, ‘Buyur burdan yak’ derim hemen… Allah’tan sorunun sorulduğunu duydum sadece, o da tesadüfen bir kaç kez. Yani bana soran olmadı Allah’tan!
Resim, heykel, müzik, tiyatro, dans, edebiyat sanat ise 7.Sanat olarak adlandırılan sinema da elbette sanattır. Gerisi teferruattır…
Efendim, ‘Sinema fiziksel gerçekliğin en çok yansıtıldığı alandır’, ya da, ‘Sinemada içerik de biçim de yoğun gerçeklik taşır’ gibi iddialı, süslü laflar etmeyeceğim, yazmayacağım da. Sinemayı ‘Biçim Kuram’la da, ‘Gerçekçi Kuram’la da anlatmaya çalışmayacağım. Bizim nefesimiz yetmez böyle iddialı tanımlamalara, iddialı söylemlere…
Benim için sinema, bir kamera vasıtasıyla çekilmiş görüntülerin (insan, eşya, doğa…) bizlere beyaz perde vasıtasıyla aktarılmasıdır. Onu değerli kılan ise o görüntülerin çekiliş biçimleri, amaçları ve bizlere sunuluş şekilleridir.
Sinema ya da filmin, geride kalan 6 sanat dalından çok önemli bir farkı vardır halbuki. Üstelik bu fark, sinemanın diğer sanatlarından çok daha önemli olduğunun göstergesidir bana göre. Bana göre elbette…
Bana göre, zira, daha önce de dediğim gibi sinema üzerine süslü, iddialı söylemlere dalacak ne gücüm, ne niyetim var!..
Yine de madem, bana göre iddialı bir laf ettik, biraz üzerinde duralım ve savunalım. İyi bir sinema ya da filmde iyi müzik vardır, iyi fotoğraf kareleri, iyi resimler vardır, iyi tiyatro vardır, iyi danslar vardır...
İyi bir sinema veya film, iyi bir edebiyat anlatımıdır aynı zamanda…
Nice eşsiz görüntü karşısında büyülenmemiz bundandır...
Birçok eşsiz kalitedeki müzik eşliğinde bir solukta filmleri bitirmemiz bundandır…
Ne kadar eşsiz edebiyat eserlerini, sinema sayesinde sevmemiz bundandır…
Nice büyük oyuncuyu, tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi, sinema salonunda, film bittiğinde tabi ki, ayakta alkışlamamız bundandır...
Ve bizi bizden alıp götüren nice dakikalar, saatler, sinema sayesindedir…
Yönetmenin taşıdığı sanatsal kaygıdan çok çektiği filmin izleyende bıraktığı etkidir gerçek olan.(Çok mu iddialı oldu bu söz, bilemedim şimdi…)
İddialıysa iddialı, buna takılıp kalacak değilim şimdi, derdim, sinemanın sanatsal zarafetini, sanatsal büyüklüğünü tartışmaya açanlarladır benim…
‘Sanat sanat içindir’, yok hayır, ‘Sanat halk için’dir…
Hepsi hikaye…
Sinema sanatı halk içindir!.. 7.sanat
Hem ne demiş büyük usta Jean-Luc Godard: Fotoğraf gerçektir, sinema ise saniyede yirmi dört kere gerçektir.
Nokta…
Cinema Paradiso(Cennet Sineması), yayınlandığı günden bu yana başyapıt kabul edilmiştir.
Jean-Luc Godard, anıtsal başyapıtlar sayılabilecek sinema örneklerini sunmuştur.
İzlemeden Olmaz!..
‘Bir kelebek kanat çırparsa…’ Gel de inanma!
THE BUTTERFLY EFFECT – KELEBEK ETKİSİ (2004)
2 genç yönetmen, Eric Bress ve J. Mackye Gruber bu film çektikleri hiç ama hiç bu kadar büyük ilgiyle karşılayacaklarını beklemiyorlardı. Bilim kurguyu gerilim öğeleriyle harmanlayan genç yönetmenler, alışılmadık, sıra dışı konusuyla ortaya muhteşem bir eser çıkartmışlardı. Kelebek Etkisi, sadece gösterime girdiği dönem değil, bugün bile izlenildiğinde büyük bir ilgiyle karşılanan nadir filmlerden birisidir.

Köylü 2 kafadar çocuğun dünyalar kadar büyük hayalleri
KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER YAPMAK (2004)
Yine 2004 yapımı, bu kez ülkemizden bir filmle devam edelim. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak… Aslında tam bir hayalleri gerçekleştirmek için mücadele etmek, çabalamak, kısacası bir gönül ve umut filmi. Karpuzcu Mustafa’nın sarfettiği şu söze dikkat: Herkesin hayatında olmayacağını bile bile hayal ettiği şeyler yok mudur? Recep ve Mehmet 60’lı yıllarda Tepecik adlı bir köyde yaşayan 2 kafadar. Yaz aylarını herkes gibi aylak aylak geçirmemek için yakındaki kasabada çıraklık yaparlar. Recep bir karpuzcunun, Mehmet ise bir berberin yanında çalışır. 2 çocuğun ufku ne o köye ne de kasabaya sığmayacak kadar geniştir. Boş kalan tüm zamanlarını terkedilmiş bir ahırda film projeksiyon makinesi yapmaya çalışarak geçirirler. Kimsenin umursamadığı bu uğraşlarında tek bir destekçileri vardır, o da köyün delisi Ömer!..

Michael Clarke Duncan’dan unutulmaz performans
THE GREEN MILE – Yeşil Yol(1999)
Kenarından kıyısından sinemaya bulaşmış, sinema tutkusuyla az da olsa yanıp tutuşan olup da bu filmi izlemeyen var mıdır, bilemedim. Buna karşın ben sayfamda bir kez daha paylaşarak kendi kendimi onurlandırdım!.. Paul Edgecomb’un hapishanedeki görevi, idama mahkûm edilen mahkûmları son yolculuklarına uğurlamaktır. Çalıştığı yıllar içerisinde yüzlerce mahkûmu idam etmiştir. Bir gün John Coffey(Michael Clarke Duncan) isimli korkutucu görünümlü bir adamla tanışır. Ancak Coffey’in bu ürkütücü görünümünün altında oldukça saf bir ruh yatmaktadır. Gerisi filmde.

Vizyondakiler…
Dahi yönetmenden muhteşem bir öykü daha
THE FRENCH DİSPATCH(2021)
Sinemanın dahi çocuğu Wes Anderson. Ki biz onu Tennenbaum Ailesi, Yükselen Ay Krallığı ve Büyük Budapeşte Oteli gibi başyapıtlarıyla tanıdık. Şimdi yepyeni bir film ile karşımıza çıkıyor. Yeni filmi ile bir kez daha karşımızda: The French Dispatch… Kadrosunda Timothée Chalamet, Saoirse Ronan, Tilda Swinton, Bill Murray, Willem Dafoe, Jason Schwartzman, Léa Seydoux, Kate Winslet, Elisabeth Moss, Christoph Waltz, Frances McDormand, Benicio Del Toro, Adrien Brody, Rupert Friend gibi isimler yer alıyor. Kurgusal bir 20’nci yüzyıl Fransız şehrinde geçecek olan film, The French Dispatch isimli Amerikan dergisinin son sayısı için biriktirdiği çeşitli hikâyeleri anlatıyor.
Yarı şenlik, yarı delilik…
NIGHTMARE ALLEY (2021)
Meksikalı yönetmen Guilermo del Toro, en son The Shape of Water’la Oscar heykelciğine uzanmayı başarmıştı. Filminin adı Shape Of Water yani Suyun Sesi idi. Bu fantastik öykü, izleyen herkesi büyülemiş, yönetmen del Toro, bir anda milyonlarca sinemaseverin yeni gözdesi olmuştu. Oyuncu kadrosunda Bradley Cooper, Rooney Mara, Toni Collette, Willem Dafoe ve Cate Blanchett gibi müthiş isimlerin yer alması, filme olan heyecanı ve merakı kat be kat artırmaya yetti. Film, özenle seçilmiş sözleriyle insanları manipüle etme konusunda özel bir yeteneğe sahip olan genç bir karnaval çalışanının, kendisinden bile daha tehlikeli olan psikiyatrist bir kadınla birlik olmasını konu alıyor. Anlaşıldığı üzere konu da bir hayli ilginç. Guillermo del Toro, yeni filmi Nightmare Alley ile Oscar yarışına dâhil olabilir mi? Hep birlikte göreceğiz.

Hollanda sinemasından bir gerilim
FOLLOW ME(2020)
Bir sosyal medya fenomeni yeni oluşturacağı video için arkadaşları ile birlikte Moskova’ya gider. Her zaman sınırları zorlayan, kalabalığın dikkatini çekmeye çalışan grup kendilerini tehlike dolu bir soğuk savaş gizeminin içinde bulur. Üstelik gerçek hayatla, sosyal medyanın sınırlarının bulanıklaştığı bu durumda, grup hayatta kalmak ve kaçmak için amansız bir mücadeleye girer. Görüldüğü üzere ilginç bir konu, çok da bilmediğimiz Hollanda sinemasından... Gerilim, gizem dolu bu film ilginç bir sinema seyir zevki örneği olabilir.

“Yönetmenin taşıdığı sanatsal bir kaygidan çok çektiği filmin izleyende bıraktığı etkidir gerçek olan ” Sanatsal ve gerçekçi bir söz. 👏👏👏 iddialıda olsa,tadında.